Pazar, Kasım 20, 2005

Dünya Felsefe Günü'nün Ardından

FELSEFE’Yİ SEVMEK, ANLAMAK, ANLATMAK !


SİBEL ÖZTÜRK GÜNTÖRE.

Dünya Felsefe Günü kutlanıyor her yıl Kasım ayının üçüncü Perşembe günü. Ülkemizde de bir takım etkinliklerle kutlanmakta.Bu etkinliklerin sadece felsefe ile ilgilenen insanlar arasındaki bir kutlama olması ile yetinmemek gerekir. Felsefenin önemi, felsefe eğitiminin önemi her koşulda, her vesile ile ifade edilebilmeli, anlatılmalı.

Felsefe çok ciddi bir uğraş, bir edim, bir eğitim elbette. Bir bilinç elde etmek, duyarlılık kazanmak, dünyaya , yaşama karşı gözümüzü açabilmek, yaşamı kavrayabilmek ve bir birey olabilmek için çok önemli bir eğitim süreci felsefe.

İnsanın doğasında bulunan en önemli belirleyici olan özelliğinin daha da zenginleşmesi, açımlanması ve yaşam içinde gerçekleşmesi ( düşünme gücü, yetisi ve bu yetisiyle insan olabilmesi.) için “ felsefe” eğitimine gereken önemin verilmesi adeta bir koşul.

Bir takım yanlış yorumlarla, önyargılarla felsefeden uzak tutulan, anlamsız bir geri çekilme ve ürkütme ile, hatta sevimsiz hale getirilerek ya da zorluğu sürekli belirgin kılınarak, felsefe okumalarına , felsefe eğitimine uzak kalmak ya da uzak düşürülmek, bir başarı değil, büyük başarısızlıktır, insan adına, insanlık adına.

Bu dünyayı ve yaşamı anlamlandıran, belirli ilkelerle yaşama kolaylığı sağlayan insanlık, gelişimini tarihindeki düşünen , sorgulayan, eleştiren insanlara borçludur. Bugün dün üzerinde yürürken bu düşüncelerin, ilkelerin ve söylenmişlerin hakkını vermek ya da hesaplaşmak ödevindeyiz. İnsan değerleri olan bir varlık. Bu değerleriyle insan oluyor. Bu değerlerinin içini dışını görebilmek ve var olabilmesinin koşullarını belirlemek de “bir bilinç” ile oluyor. Bu bilinç “felsefe” ile tanışmakla, onun üzerinde çalışmakla mümkün.

Bu gibi özel günlerde hiç olmazsa sadece felsefe eğitimi almış ya da bu alanda akademik anlamda uğraşanların sınırlı katılımlarıyla değil de, daha büyük bir çoğunluğun dikkatini çekmek için yapılacak çalışmalara daha çok gereksinim olduğunun altını kalınca çizmek gerektiğine duyduğuz inanç ile , ülkemizin çok değerli felsefecileri olduğunu, felsefe öğretmenleri olduğunu, mutlulukla - kıvançla ifade edebilmekteyiz. Daha çok insana ulaşmak için, felsefeye davet eden , felsefeyi sevdiren çalışmaların yapılmasını dilemekteyiz.

Ülkemizin yetiştirdiği çok değerli düşünürlerin, felsefecilerin , yazarların yapıtlarını daha çok duyurmak , onlarla kurulacak iletişimi daha etkin hale getirmek biz felsefe severlerin bir ödevidir diye düşünmekteyiz.

Cumhuriyet ile birlikte başlayan felsefe çalışmaları ve Türkçe – dil – çalışmaları ile bugün bir çok felsefe metnini kendi dilimizde okuyabiliyor, bunlar üzerinde çalışabiliyor ve kendi dilimiz içinde felsefe yapabilmeyi başarıyoruz. Tüm bu başarıların ardında , tarihimizde yer alan büyük Türk düşünürleri, felsefe emekçileri var. Takiyettin Mengüşoğlu, Macit Gökberk, Nermi Uygur, Bedia Akarsu, İsmail Tunalı, İona Kuçuradi, Necla Arat, Doğan Özlem, Betül Çotuksöken, Ahmet İnam, Uluğ Nutku v.s.. bu değerli isimler yapıtlarıyla, verdikleri derslerle, yetiştirdikleri öğrencileri ile hem ülkemizde hem de diğer ülkelerde önemli çalışmalar yapmış ve hala yapmakta olan önemli isimlerden bazılarıdır. Türk felsefe dünyası içinde adını anmadığımız nice değer de kendi olanakları dahilinde “felsefe bilincini” yerleştirmek, bu alanda iyi niyetle bir adım atmak için çalışmaktadırlar. Aslan Kaynardağ beyefendinin çalışmaları, Vehbi Hacıkadiroğlu’nun çalışmaları, felsefe ilgililerinin, meraklılarının çok yakından tanıdığı isimlerdir. Hepimiz bu değerli isimlere çok şey borçluyuz. Onların öğrencileri ülkemizin dört bir köşesinde yeni nesil felsefecileri yetiştirmek üzere büyük bir özveri ile çalışmaktadırlar. Yaptıkları akademik çalışmaların ötesinde, günlük dil içindeki bir takım çalışmalarla, yazılarla da, “felsefe” ye dikkat çekmek isteyen, felsefe eğitiminin önemini vurgulayan bir çok isim ile birlikte bu yıl da “Dünya Felsefe Günü” nü geleceğe daha da umutla ve bilinçle bakarak kutluyoruz.

Felsefeyi sevmek, anlamak ve anlatmak, bunun eğitimini almış, bu eğitimin önemini kavramış, bu bilince ermişler için hem bir görev – sorumluluk hem de bir vefa borcudur.

17 kasım 2005. / İstanbul